Telif hakkı nedeniyle bazı videolar Youtube tarafından oynatılmayabilir.
İlgili parçayı yeni sekmede açarak Youtube üzerinden dinleyebilirsiniz.
Telif hakkı nedeniyle bazı videolar Youtube tarafından oynatılmayabilir.
İlgili parçayı yeni sekmede açarak Youtube üzerinden dinleyebilirsiniz.
ARİFAN RADYO
İletişim, zamanımızın en güçlü kelimesi. Neyi ne kadar biliyorsanız o kadar güçlüsünüzdür. İnsanlar daha çok öğrenmek için pek çok şey feda ediyorlar; Zaman öncelikle, sonra para, sonra emek peki ya sonra.. maneviyat! Feda etmesi kolay gelir bazen zamanı, parayı hatta emeği, maneviyat ise zaten popüler kültürün yetiştirdiği günümüz insanı için önemsiz bir şey. Peki ya ömür sermayesinin sadece yaşanılan bir göz kırpması kadar olduğu düşünüldüğünde en önemli ve ebedi hayat için lazım olan tek şey maneviyat değimlidir. İşte iletişim burada bizim için önemli olmakta.
Yirmi birinci yüzyıl insanı dört bir yanından kuşatıp manevi her değeri dışlamaya zorlarken bilginin teknolojiyi, teknolojinin de bilgiyi her yeni gün besleyip büyüttüğüne şahit olmaktayız. İnsanoğlunun ulaştığı bilgi ve teknoloji düzeyinin kendisine sağladığı imkânları yeryüzünde her alanda adaletin tesisi yolunda harcadığını da ne yazık ki söyleyememekteyiz. İhtirasla çoğaltma ilerleme ve hep daha fazlasına sahip olma arzusu Yüce Rabbimizin Tekasur süresinde de buyurduğu gibi çağımız insanını bir açgözlülük saplantısına mahkum etmektedir. Aksi takdirde daha fazla zenginlik ve daha fazla açlık nasıl bir arda olabilirdi ki? Elbette ki teknolojik yenilikleri ve her alandaki icatları yukarda sözünü ettiğimiz zulmün müsebbibi saymak büyük hata olacaktır. Gayet tabidir ki ateş ehil ellerde doğru yönlendirildiğinde ısıtır ama başıboş bırakıldığında yakar kül eder. Ateş aynı ateştir ancak kimi zaman koca bir çam ormanını kül eder savurur, kimi zaman da sevimli yavrucakların oynaştığı evleri ısıtır. Zulüm iradesiyle amir kılınmış insanın eseridir.
Maddi dünyamızı refah huzur ve aydınlığa kavuştururken, manevi dünyamızı karanlığa mahkum eden ve tüm pencereleri kalın perdelerle örten bir yenilik asla ilerleme addedilemez. Medya, gerek yayıncılar gerekse izleyiciler tarafından uygun kullanıldığı taktirde elbette faydalı bir alettir. Çünkü bilgi, görgü ve sanat taşıyıcısıdır. Ama bu, doğru'nun doğru kişiler tarafından aktarılması halinde böyledir. Günümüz kültür aktarmacılığına dayalı yayıncılık anlayışında ne yazık ki durum çok farklı. Birey ve toplum için hayra yorulabilecek yayınları ve yayıncıyı bulmak samanlıkta iğne aramaktan farksız. Modern kültürde bilginin de yönlendirme amaçlı kullanıldığını biliyoruz. Hem, her türden ahlaksızlığın esir aldığı bir kanaldan akan bilginin ne kıymeti harbiyesi olabilir ki? Ailemiz, çocuklarımız, toplumumuz gün be gün o kanaldan akan şeyle kirlenirken. haber demenin, bilgi demenin ne yararı olacak? televizyon denince, aklımıza haber, bilgi, sanat gibi kavramlar gelmiyor. Aksine, her tür mahremiyet perdesinin paramparça edildiği, müstehcenlik ve şiddetin kol gezdiği, din ve ahIak değerlerin ayaklar altında çiğnendiği bir kepazelik meydanı var karşımızda. Üstelik bu meydanın kahyaları bizi bizden çalmaya ahdetmiş. Çocuklarımızın istikbaline, hanımlarımızın iffetine, top- yekün manevi hayatımıza kastetmiş... Ve buna dur diyecek bir merci de yok. Tek kalkanınız iradeniz ve kapatma düğmesi. TV izleme dalında dünya birinciliğine koşan ülkemizin bu haline sevinsek mi üzülsek mi? Ortada bir şampiyonluk var, öyleyse sevinmeliyiz derseniz, o zaman televizyonun hayatımıza etkilerini inceleyen araştırmalardan uzak durmanız gerekecek. Çünkü kitaplar dolusu araştırma göstermiştir ki televizyon neredeyse uyuşturucu kadar zararlı. Yok eğer böyle birinciliğe sevinmek yerine üzülmek gerekir derseniz, elbette bu da bir şey, fakat hiçbir şey yapmadan öylece üzülmek, milletçe düştüğümüz bu utanç verici durumdan bizi kurtarmaya yetmiyor. Toplum olarak şapkamızı önümüze koyup uzun uzun düşünmemiz ve konuya ilişkin acil kararlar almamız şart; hem de tez elden... Bir müslümanın evi onun en mahrem alanıdır.Bu alandan içeriye ahlak ve davranış yönünden aileye zarar verebileceği düşünülen hiç kimse kabul edilmez, edilemez.Kapılar, pencereler, kilitler, sürgüler daha çok bunun için kullanılır. Fakat bugüne dek kapı ve pencereden içeri girmeye yol bulamayan pek çok şer ve ahlaksızlık, artık farkında olarak ya da olmayarak ekranlardan sızabiliyor. Kırın, parçalayin demiyoruz kimseye, ama kontrol elimizde mi değil mi, bakmamız lazım. Artık kapılar pencereler evlerimizi korumaya yetmiyor. Buna göre önlemler almamız lazım.
Televizyon; aylak, şuuru iğdiş edilmiş, hiçbir zaman okumak ve duşunmek alışkanlıgı kazanmamış sokaktaki adam için icad edilmiş bir nevi afyondur...? diyor merhum Cemil Meriç. Ne kadar yerinde bir tespit! Ustelik bu tesbiti televizyonun ülkemizde tek kanallı olduğu dönemde yapmış. ömrü olsaydı da ekranların şimdiki halini görseydi kim bilir ne derdi. Dinimiz Allah?ın emirlerine hassasiyeti olmayandan edinilen zanni bilgiyi doğrulamadan kabul etmeyi yasaklar ve buyurur ki; 'Ey iman edenler! Eğer bir fasık size bir haber getirirse onun doğruluğunu araştırın. Yoksa bilmeden bir topluluğa kötülük edersiniz de sonra yaptığınıza pişman olursunuz.? (Hucurat, 6). Taklit, komedi, mizah, kabare, stand-up türü programların ana malzemesi, insanın hata ve kusurların abartılarak kullanılmasıdır. Bu da dini hükümlere ters düşmektedir. Cenabı Hak müminlere hitap ederek buyurur ki: 'Ey mümin/er! Bir topluluk diğer bir topluluğu alaya almasın. Belki de onlar, kendilerinden daha iyidirler. Kadınlar da kadınları alaya almasınlar. Belki onlar kendilerinden daha iyidirler. Kendi kendinizi ayıplamayın, birbirinizi kötü lakaplarla çağırmayın. İmandan sonra fasıklık ne kötü bir isimdir! Kim de tevbe etmezse işte onlar zalimlerdir.? (Hucurat, 11) Bazı programlarda dini unsurlar dolaylı veya doğrudan alay ve eğlence malzemesi yapılmaktadır. Kur'an-ı Kerim, dinimizi alay ve eğlence konusu yapanları dost edinmememizi (Maide, 57), dinlerini oyun ve eğlence edinen ve kendilerini dünya hayatının aldattığı kimseleri bırakmamızı (En'am, 70) emreder. Şöyle buyurulur: 'Eğer kendilerine sorarsan, biz sırf lafa dalmış, şakalaşıyorduk, derler. De ki: Allah ile, ayetleri ile ve peygamberi ile mi alay ediyorsunuz?? (Tevbe, 65) Dizi ve programlarda insanları eğlendirmek için sıkça yalana da başvurulur. Halbuki dinimiz, insanları eğlendirmek için dahi yalana müsaade etmez. Hz. Peygamber Efendimiz buyurmuştur ki:'Yazıklar olsun o kimseye ki, insanları güldürmek için konuşur ve yalan söylerler. Yazık ona, yazık ona.? (Ebu Davud, Tirmızi) Kişilerin çekiştirilip aşağılanması, özel hayatların açık edilmesi, kusur ve yanılgıların araştırılıp gün yüzüne çıkarılması, gıybet, iftira, dedikodu zaten dinimizin yasakladığı işlerdir. Oysa magazin programları başta olmak üzere bu yasakların çiğnendiği pek çok TV programı vardır. Kur'an-ı Kerim'de buyurulur ki: 'Ey iman edenler! Zannın çoğundan kaçının. Çünkü zannın bir kısmı günahtır. Birbirinizin kusurunu araştırmayın, kiminiz kiminizi arkasından çekiştirmesin! Sizden biriniz ölmüş kardeşinin etini yemek ister mi hiç, Demek tiksindiniz... 0 halde Allah'tan korkun. Allah tevbeyi çok kabul edendir, çok bağışlayıcıdır.? (Hucurat, 12) Televizyonun talihsizliği onu icat edenin bir gayrimüslim olması denilebilir, fakat dört bir yandan islama yapılan saldırılarda en büyük rolü oynayan televizyonu yeterince etkili kullanamayınca asıl talihsiz Müslümanlar oluyor. Hz peygamber'in başlattığı risalet ve tebliğin yolunda neden bir nefer de biz olmayalım. Bilindiği üzere İlahi emirleri yeryüzünde gücü yettiğince herkese ulaştırmak tüm insanlar üzerinde bir farz-ı kifaye dir. Eğer bu tebliğ bir yerlerde birileri tarafından layıkınca yapılmıyorsa, hatta bu tebliği kendisine görev edinmişi kimseler bile bunu yeterince gerçekleştiremediklerini düşünüyorsa bu her bir Müslüman ferdinin üzerine bir farz-ı ayn olmuştur demek çok yerinde olur.
İLKELER
1- Arifan ismiyle paralel olarak olgun, kamil insanların uyum içerisinde salih bir amel niyetiyle çalışmak ve bu niyetini seyircisine yansıtarak onları vahyin merkezine çekmek.
2- Arifan Allah?ın emrettiği helalleri teşvik ve haramlardan da onları uzaklaştırmak çerçevesinde yayınlarını oluşturur. Yayın akışı insanları oyalamak esaslı değil aksine Allahın emirlerini yaşamayı hatırlatıcı ve teşvik edicidir.
3- Arifan raiting kaygısı taşımaz, istediği kemmiyet değil keyfiyettir, dinleyicinin daha nitelikli olmasıdır; önemli olan bir tek insana bile ne kazandırabildiğimizdir. Bu nedenle hiç bir zaman kavgacı değil sürekli uhuvveti teşvik eder, bunu öğrenmeye ve yaşamaya dayalı bir dil kullanır.
4- Arifan günübirlik değil, kalıcı ve tüm zamanlara olması gerekeni anlatmayı ve seyircisine medeniyet merkezli bir bakış açısını esas alır. Sözlerin sahte ve uçucu cazibesine seyircisini ezdirmez, sözün sözcülüğünü yapar.
5- Arifan her zaman yapıcı yayınlar yapacaktır. Hiçbir zaman insanları umutsuzluğa sevk etmez ve her zaman tamir edici yayınlar yapar, eğlendirirken bile seyircisine faydalı bir şeyler kazandırma çabasında yayın yapar.
6- Arifan yapacağı yayınlarda özel ve tüzel kişilerin hak ve hukuklarına karalama, tahkir ve tezyife hiçbir durumda yer vermez. Kendisine haksızlık edenlere bile meşru ve ahlaki olmayan bir duruşla mücadele yoluna başvurmaz.
7- Arifan kendine özgü yayın akışıyla gündemi tutarken, dünya haber ajanslarının kendisini yönlendirmesine izin vermeyerek günübirlik dalgalanmaların altında kalmayacak ve seyircisini de bu ham, kaba siyasi mesajlardan uzak tutacaktır.
8- Arifan ekonomik bir kar veya kişisel bir amaç gözetmez. Reklamları da değerleri metalaştıran bir kültüre feda etmeyecektir. Kazanımı para gibi ekonomik bir ölçü değil, seyircisine kazandırdıkları olacaktır.
9- Arifan milli ve manevi değerler ışığında toplumun ihtiyaç duyduğu öğelerin bilimsel yollarla toplanması ve her yaştan insanın anlayabileceği bir anlatımla dinleyiciyle paylaşılmasını, psikologlar, din adamları, doktorlar, eğitimciler v.b. meslek gruplarının bilgi ve deneyimlerinin dinleyici ile buluşturulmasını sağlamak için çalışmaktadır.
10- Arifan zulme karşı adaleti tesis etmeye, güneş doğup battıkça ruhlara inkılap çağrısı yapmaya, ibadet şuuruyla devam edecek; her daim müteyakkız; iyiyi ve güzeli değerli dinleyicilerine ulaştırmak için durmadan çalışacaktır.
HEDEFLERİMİZ
1- Radyo yayıncılığı çerçevesinde eğitici ve öğretici yayınlar yapan radyoların toplumun ahlaki milli ve manevi birikimine büyük katkılar yaptığı açıkça görülmektedir. Yerel bazda dinleyiciler radyoları kimi zaman anne-baba, kimi zaman öğretmen, kimi zamanda evlat konumunda görmektedir. Bu bakış açısı tahrif edilmesi çok güç bağlarla dinleyicileri radyolara bağlamaktadır. Bu çerçevede söz konusu birikimin ulusal yayıncılığa taşındığını düşünmek hayalden öte heyecan verici bir gerçek olarak hedeflenmelidir. Güzel Yurdumuzun Başkenti Ankara?da 1995?ten Bu Yana FM 103.4 Frekansından 24 Saat Kesintisiz Yayın Yapan Arifan Radyo milli ve manevi değerler çerçevesinde eğitici öğretici programlarını seçkin müzik politikası ve tarafsız yayın anlayışı ile sürdürüyor. Bu yayınını uydu aracılığı ile tüm dünyaya duyurmak bizim en öncelikli hedefimizdir.
2- Manevi değerleri yücelten bakış açısını ön planda tutan bir televizyon ile geçen her gün tahrif edilen hayatın yeniden inşası ve kişinin hayatında daha iyi bir rol alması için yeniliklere öncülük etmek. Ankara merkezli öncelikle bir yıl içerisinde uydu yayını yapacak ve ilk beş yıl içerisinde de karasal yayına başlayacak olan bir televizyon kurmak.
Arifan Radyo İletişim : http://www.arifanradyo.com.tr/
© 2015 - Canlı Müzik Radyo. İletişim kurmak için tıklayınız.
0.0188 saniyede yüklendi.